top of page

Kriz ve sendikalarımızın durumu

Mehmet akkaya.jpg

Sendikacılar arasında, “kriz diye bir şey yok, fasa fiso” diyen çıkmaz. Sorunları en fazla işsiz ve işçi yaşıyor çünkü.

Peki, krize uygun tedbir var mı?

İşte bu sorunun karşılığı yok, ne yazık ki. Yeni durumlar yeni önlemleri gerektirir oysa. “Kriz kötü şey. İşveren sorunu işçinin sırtına yıkıyor” demenin ötesinde bir adım da yok.

Peki, bu kadar ciddiye alınmayan kriz, önemsiz midir?

Bir kere sebep, kur savaşı vs. değildir. Öyle olsa 2008’den beri hayaletle mi boğuşuyor hükümet?

Lamı cimi yok ki sebep, cumhuriyet ekonomisinin tasfiye edilmesidir. Devletin ekonomiden çekilmesi, varlıklarının satılmasıdır. Yabancılara kapıların sınırsız olarak açılmasıdır.

Önceki krizlerde devletin krizle baş edebilme olanakları henüz vardı. Oysa piyasacı sistem, kurumların kapatılması, satılması, devletin ekonomiden çekilmesi, uyuşturucu bağımlısı gibi borca bağımlı hale getirilen ekonomi ve daha da büyüyen borç, krizden çıkış olanaklarını da ortadan kaldırmıştır.

Bütün milli sınıf ve tabakalar etkilenmektedir, daha da etkileneceklerdir. Cumhuriyet tarihinin en sarsıcı durumu ile karşı karşıyayız.

Kriz emperyalist dünyanın 2000’li yılların ortasında başlayan ve giderek derinleşen krizi ile aynı zamana denk gelmiştir. İç kriz, dış krizden de olumsuz etkilenmektedir.

Ve hepsinden önemlisi, Amerikan eşkıyası denizlerden ve karadan ülkemize silah çevirmiş, 20 bin TIR silah ile kapımıza dayanmıştır. Bölücü terör büyütülmek istenmektedir.

O halde pansumanla sorun çözülmez, baştan savma tedbirlerle önlenemez. Köklü, devrimci tedbirler gerekmektedir. Hükümetin şaşalı törenlerle açıkladığı, uyguladığı çok sayıda paketin çöpe gitmesi, unutulmuş olması bu yüzden. Son paketi hatırlayalım. Büyük reklamlarla açıklanan “Yeni Ekonomik Programı”n üzerinden kaç gün geçti? Neye derman oldu?

Yeniden çırpınıyor hükümet. Oysa yanlış yolda doğru çözüm olmaz, olmuyor.

SINIFIN TAMAMININ SENDİKASI OLMAK

Sendikalarda durum nasıl?

 

1-) Sendikalarda kriz tartışıldı mı? Duymadık. Örneğin Türk-İş Başkanlar Kurulu, kriz gündemiyle toplandı mı? Toplansa duyulurdu.

Peki, DİSK ve Hak-İş kriz gündemiyle toplandı mı? Onları da duymadık.

DİSK adına “çözüm” diye önerilen birkaç madde var sadece. Krizin sebebi, ciddiyeti, işçi sınıfımızı ve ülkemizi hangi sorunların beklediği açıklamada yok. Sebep olmadığı için çare de yok. Sadece “Krizin sebebi işçiler değildir, işçiler ödemeyecektir” deniyor. 40 yıllık konfederasyonun birikimi bu mudur?

2-) Kendileri toplanmayan, durumu ciddiye almayan sendikacılar, “Bütün boyutlarıyla ciddiyetini araştırın, getirin” dediler mi uzmanlara? Böyle bir çalışma olduğunu da duymadık.

3-) Sendikaların örgütlenme görevlileri, uzmanları, krizle başlayan yeni sorunlarla nasıl baş edileceğine dair donatıldı mı?

Peki ya, öteden beri devam eden sorunların nereye gittiği merak ediliyor mu?

4-) Özeti şu ki, biraz yorgunluk, biraz gardı düşmüş durum var sanki sendikalarda.

5-) Oysa sadece sendikaların değil, konfederasyonların, meslek örgütlerinin de bir araya gelmesi gerek. Akılların birleştirilmesi gerek, güçlerin birleştirilmesi gerek.

6-) Kriz önce sendikasız işçiyi vurdu. Daha şiddetli vuracak, belli. Yine belli ki, sendikalı işçiyi de vuracak, başladı bile. Yaygın baskı ve büyük kıyım var. Daha da artacağı görülüyor. Belki de Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı tepkisi körüklenmektedir, hükümet ve işverenler tarafından.

Türk-İş ve diğer konfederasyonlar, sadece üyelerinin değil, bütün işçilerin örgütü olmalıdır. İşçi sınıfı sahipsiz olduğunu düşünürse kötü... Sahipsiz kitleler nereye gider, ne yapar belli değil.

7-) Sendikalar kriz fonu oluşturabilir. Parasal olanakların birleştirilmesi gereken zamandır.

8-) Görsel ve yazılı basın, hiç olmadığı kadar önem kazanmıştır, işçi sınıfına lazım olmuştur. Mutlaka değerlendirmeli.

9-) Kurt dumanlı havayı sever misali, silahı ile kapımıza dayanan Amerikan eşkıyası başta olmak üzere, ırkçı ve dinsel bölücülük, işçi sınıfının enerjisini kullanmaya, sınıfı amaçları için parçalamaya kalkabilir. Bu, ülkemizin geleceği bakımından da önemlidir. Bunu bertaraf etmenin yolu, sınıfın tamamına sahip çıkmaktır. Bu görev en başta Türk-İş’indir.

10-) Yangın sadece işçiyi değil, işvereni de yakıyor. Fabrikalar yaşamalı, işçi ezilmemeli... Çözüm bu ihtiyaç üzerine şekillenecektir. Muhatap, işverendir, hükümettir. Sorunlar büyük ölçüde görüşülerek çözülebilir.

bottom of page