top of page

Din,Dindar,Dinci ve Tarikatlar.

 

 

Dinci ile dindarın farkı

 

Din insanların inancıdır. İslamiyet, Müslümanların inandığı dindir. Bu dine göre kâinatı yaratan Allah, Hz.Muhammet Allahın elçisi, kuran da Allahın emirlerini içeren kitaptır.

Dindar insan bunlara inanan ve o emirler çerçevesinde ibadet eden insandır.

Dinci kavramı ise siyasal İslamcılıktır. Dini kendi çıkarları için kullanmak, insanların din duygularını kullanarak kendine toplumdan yükseklerde bir yer açmaktır. Dinsel kuralları herkese dayatmaktır. Özünde dinciye göre önemli olan Kuran değil, kendi koyduğu kurallardır. O kendi koyduğu kuralların Kuranda yer aldığını iddia eder. Nasıl olsa Kuran’ı herkes anlamaz. Çünkü Kuran bu günkü Arapça bilenler tarafından bile anlaşılamayacak bir dille yazılmıştır.

 

Tarikat şeyhleri Kuran'ın anlaşılmasını istemezler

Kendilerini şeyh ilan edenler bu nedenle Kuran’ın anlaşılır bir dille yazılmasına şiddetle karşıdırlar. Kuranı herkes anlarsa çokbilmiş saltanatları yıkılacak, kendilerine göre uydurdukları kurallar yerle bir olacak, insanları kandıramayacaklardır. İnsanlar ortaçağ karanlığından kurtulacaktır.

Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk bu nedenle, ortaçağ karanlığından insanları kurtarmak için Kuranı Türkçeye çevirtmişti.

En doğru şey, anlayarak bilerek yapmaktır. El yordamıyla başkasının aklıyla yapılan şeylerin yanlış olma ihtimali çok fazladır.

 

Peygamber zamanında olmayan tarikat ve mezhepler nereden çıktı?

İslamiyet’te peygamber döneminde ne mezhepler vardı ne de tarikatlar. Peygamberin ölümüyle saltanat kavgası başladı. Dört ana mezhep çıktı ortaya. Sonra da her biri ayrı kuralları olan binlerce tarikat çıktı. Hepsi İslamiyet’i kendilerinin temsil ettiğini söylüyor. Tarikatlar birbirlerinin düşmanıdırlar aynı zamanda. Madem Allah da Kuran da bir tanedir. O zaman doğru da bir tanedir. Binlerce doğru olmaz.

 

Bir ülke dini kurallara göre yönetilemez

Ülkemizde İslamiyet bu kadar tarikatlara bölünmüşken, her dinden ve her mezhepten insanlar yaşıyorken, Türkiye dini kurallara göre yönetilemez. Çünkü kurallar belli değil.

Dini inanç insanların vicdanlarında olmalıdır. Kimse kimsenin inancına müdahale etmemelidir. Ülke toplumun ortak akılla koyduğu kurallarla yönetilmelidir. Burada insanların koyduğu kurallara itirazlar olabilir. Allahın kuralları ile yönetilmek varken neden insanların kuralları denecektir. Ama o şeyhlerin söyledikleri Allah’ın kuralları değil, kendi keyfince koyduğu kurallardır. Yoksa bütün tarikatların kuralları aynı olurdu.

Aksi halde her din, her mezhep, her tarikat kendi anlayışını dayatırsa ortalık kan gölüne döner. Ortadoğu da yaşanan budur.

Ülke dinsel mezhep ve tarikatlara, ırksal yapılara göre değil, hep birlikte ve ortak akılla bir arada, özgür ve mutlu yaşayabilir.

 

bottom of page